CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün; CHP Emek Ofisi’nin İstanbul’da düzenlediği, Dijital Emek 4.0 Çalıştayı’na katıldı.
CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP Genel Lider Yardımcıları Veli Ağbaba, Seyit Torun, Gamze Akkuş İlgezdi, Yüksel Taşkın ve Fethi Açıkel ile CHP Küme Başkanvekili Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul Vilayet Lideri Canan Kaftancıoğlu’nun katıldığı çalıştayda, Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“BİZ NEREDE DURACAĞIZ?”
Anlatırlar bize. Derler ki, ‘İnsanoğlu tekerleği bir milyon yılda keşfetti.’ 1 milyon yılık uğraşın sonucunda tekerleği keşfediyoruz. Bugün her saniyede, birden fazla buluş var. Ve Türkiye bunun neresinde. Siyaset kurumunun uğraşması gereken alan bu. Bu kadar süratli değişimin ve dönüşümün içinde, biz nerede duracağız? Bu süratli değişimin ve dönüşümün aktörlerinden birisi olacak mıyız? Eğer siyaset kurumu bunu düşünmüyor da, kısır çatışmalar ile çekişmeler ile yoluna devam ediyorsa Türkiye’yi sağlıklı bir geleceğe taşıyamayız.
“ANKARA’DAKİ BEYEFENDİLER, FARKINDA BİLE DEĞİLLER”
Belki Ankara’daki beyefendiler bunun farkında bile değiller. Lakin biz; bu ülkenin bilim insanları, bu ülkenin çalışanları, işçileri, bu ülkenin en azından kimi siyasetçileri; bu kadar bedelli bir alana emek harcamak zorundayız. Ve düşünmek zorundayız. Tartışmak zorundayız. Ülkemizi hoş bir geleceğe taşımak zorundayız.
“DÜNYANIN GELİŞİMİNİ BİZ Mİ İZLİYORUZ, ONLAR MI?”
Buharlı motorun keşfi ve sanayi ihtilalinin başlaması. İngiltere’de oldu. Şu soruyu sormalıyız. Neden İngiltere’de? Zira kendi dominyonlarından en zeki insanları İngiltere’ye taşıdı. Ve onları buharlı motoru keşfettiler. Biz buna yüksek yetenek inşası diyoruz. Bir toplumu ileriye taşıyan zeki insanlar…
İngiltere’ye son ziyaretimde; üniversitedeki rektör hocamız şunu söyledi. ‘İki şey arıyoruz. Dünyanın en zeki insanlarını İngiltere’ye nasıl getireceğiz, bu insanların keşfettikleri eseri elle tutulur metaya dönüştürmek için parayı nerede bulacağız?’
Dünya artık bunun peşinde. İngiltere, dünyanın en değerli 20 üniversitesinden mezun olan herkesi vatandaşlığa alıyor. Hiçbir şart aramıyor. Kendi ülkemize bakalım. 400 bin dolar paranız var, daire satın alıyorsanız otomatik vatandaş olabiliyorsunuz. Dünyanın gelişimini biz mi izliyoruz, onlar mı? Dünyada kelam sahibi, onlar mı olmak istiyor; biz mi olmak istiyoruz? Sahiden de bu ülkenin aydınları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteleri; ülkeyi taşıyacak olan temel aktörler. Biz, dünyanın bu gerçeği önünde tekrar oturup düşünmek zorundayız.
GEÇMİŞ OLSUN
Siyaseti bugünkü anlayışla ileriye gerçek götürmeye dayanak verirsek, bir müddet sonra hepimize geçmiş olsun. Kimse kusura bakmasın. Türkiye’yi ileriye taşıyamayız. Mümkün değil. 22. yüzyılın bilgi iktisadı yüzyılı olduğuna inanan birisiyim.
Belki bu kavram yeni duyuluyor. Bilgiye dayalı iktisat. Artık kaba güce değil, kazma küreğe değil; bilgiye dayalı. Bilgi üretiyorsanız, süratle büyüyebilirsiniz. Bilgiyi elle tutulur metaya dönüştürebiliyorsanız, dünyada kelam sahibi olabilirsiniz. Aksi halde, bunları yapamıyorsanız; yalnızca bilgi üreten, ürettiği bilgiyi elle tutular metaya dönüştüren ülkelerin pazarı pozisyonuna gelirsiniz. Türkiye şu anda hazar pozisyonundadır.
En somut örneği de cep telefonlarıdır. Biri bile Türkiye’de üretilmiyor. 85 milyonluk bir pazar var. Katma kıymeti yüksek eser üreten ülkeler için. Biz bunun çabasını veriyoruz. Biz neden katma pahası yüksek eser üretemiyoruz. Hangi münasebetle üretemiyoruz? Bilgi ekonomisi…. Bilgi nerede üretilir. Üniversitelerde, eğitim kurumu içinde üretilir. Bizim üniversitelerimiz nerede? Boğaziçi Üniversitesi… Yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da sayılı üniversitelerinden biriydi. Ne oldu, Boğaziçi Üniversitesi’ne? ‘Benim üzere düşünmeyen insanları üniversitede tutmam.’ Bu anlayış, üniversiteyi üniversite olmaktan çıkarır. Üniversiteler, her türlü bilginin, fikrin özgürce tartışıldığı yerlerdir üniversiteler. Siz üniversitelerde kanıya hudut getiremezsiniz. Getirdiğiniz andan itibaren orası üniversite olmaktan çıkar.
PROFESÖRLÜK YAPAMAYACAK BİRİSİNİ REKTÖR ATARSANIZ…
‘Benim istediğim rektör olacak.’ Üniversiteler; ismi üniversite olduğu için üniversite olmaz. Her üniversitenin bir tarihi, kültürü vardır. Kendi kültürü olmayan bir üniversite olmaz. Şayet bir üniversitede profesörlük yapamayacak kadar eğitim seviyesi düşük birisini o üniversiteye rektör olarak atarsanız, olmaz. Mahvedersiniz. O nedenle, biz kelam veriyoruz. Hangi fikirde, hangi kimlikte, hangi inançta olursa olsun; niyet üretebiliyorsa, hele hele ters kanılar üretebiliyorsa o kişiyi el üstünde tutmamız gerekir. Muhalif niyetten bir siyasetçinin korkmaması gerekir. Daha doğrusu fikirden korkmaması gerekir.
TABELA, ÜNİVERSİTE. FAKAT İÇİNDE HOCA YOK
Geçmişte şöyle bir soru sorduk kendimize, parti olarak. Yazılım dalında Hindistan neden bu kadar ileride? Bir heyet gönderdik. Gelen rapor çok kolay. Okulöncesi eğitimde matematik, oyun içinde öğretiliyor. Mukayese yeteneği kazanıyor. Biz ise ezberci bir sisteme hakikat gidiyoruz. Çocuklar; neredeyse günün 24 saati test çözmek ile uğraşıyorlar. Fikirde ağırlaşma, tartışma; neredeyse hiç olmadı. Olmuyor da… Üniversitelerin kendi kültürlerinin olması lazım. O kültürler, üniversiteyi üniversite yapar. Üniversiteler sıradan kuruluşlar değildir. Her yere üniversite açtık. Tabela, üniversite. Ancak içinde hoca yok. Bir şeyi yaptım ve bu oldu… Olmaz.
SİYASET, GİDERLERSE GİTSİNLER DİYOR
Sosyal bilgi iktisadı. Bilginin toplumsallaşması lazım. Geniş kitlelere bilginin üretilmesi lazım. Zira artık insan, 21. yüzyılda yalnızca kol gücü ile çalışan bir insan olmamalıdır. Artık makinalar kaba gücü kullanacak. İnsanın yetişmesi lazım. Anaokulundan başlayarak. Millî Eğitim Bakanlığı bunun ne kadar farkında? En yetenekli çocuklarımız yurt dışına gidiyorlar. Sorduk, sanki gençler neden umutsuz? Biz babalarımızdan daha güzel bir eğitim aldık ve onlardan daha yeterli bir hayat standardı yakaladık. Lakin artık bizim çocuklarımız; bizden daha düzgün bir eğitim aldıkları halde bizden daha düşük bir gelire mahkûm ediliyorlar.
Diyor ki, ‘ben burada bu parayla ne mesken sahibi olabilirim, ne otomobil sahibi olabilirim. Lakin gidersem yurt dışına hem konut sahibi, he otomobil sahibi olabilirim’ diyor. Gelişmiş bütün ülkeler; sıfır maliyetle en kıymetli, genç evlatlarımızı kendi ülkelerine alıyorlar. Hekiminden, mühendisine kadar… Siyaset görmüyor mu bunu? Görmenin ötesinde, masraflarla gitsinler diyor. Yeteneğin ne olduğunu, yetenek kavramının ne olduğunu; yetenekli bir insanın hangi büyük katkıları yapacağını bilmiyor, farkında bile değil? Düşünse… İki kişi, Türkiye kökenli, Alman vatandaşı. Covid-19 aşısını buldular. Alman iktisadına yaptıkları katkı, 140 milyar doların üzerinde. İki kişi… İşte yüksek yetenek inşası dediğimiz bu.
AKIL MANTIK YOK BU TÜRLÜ BİR ŞEYİN İÇİNDE
En zeki insanları alacaksınız. Bu politikayı, birinci İngiltere oluşturdu. Amerika, İngiltere’nin elinden aldı. Çin ile Amerika ortasındaki arbede aslında temelinde, yüksek yetenek inşası arbedesidir. Çin, en zeki çocuklarını Amerika’nın üniversitelerine gönderdi, yetiştirdi; tamamı Çin’e geldi. Huawei üzere bir devi yarattılar. Uzay endüstrisini büyüttüler. Biz neresindeyiz? Siyaset kurumunun temel vazifesi, yani iktidar sahiplerinin… ‘İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri’nin nasıl misyondan alırız? Rant elimizden gitti, nasıl geri alırız?’ Aklın ve mantığın alamayacağı bir şey. Akıl mantık yok bu türlü bir şeyin içinde.
BEN HER ŞEYİ BİLİRİM DİYE BİR KAVRAM YOK ARTIK
İktidar sahiplerinin; bilim insanları ile felsefeciler ile muhakkak periyotlarda bir ortaya gelip bir konuşması lazım. Eksiğimiz nedir, fazlamız nedir? Bir konuşmak gerekiyor. Her şeyi bilen adam yoktur dünyada. Beşerler lakin belirli mevzulara ağırlaştığı vakit, o mevzuda kelam sahibi olabilirler. Ben her şeyi bilirim diye bir kavram yok artık, 21. yüzyılda. Buradan Türkiye’nin çıkması lazım.”